ctrl ye basılı tutup mouse tekerleği ile oynama yapmayı dener misin bi ? belki düzelir

@liriamer yo denedim onu zoomla ilgili bir problem değil. herşey büyük!:)

chrome tarayıcı ayarlarını sıfırlamayı dene.

Control Panel\Appearance and Personalization\Display
%100 e getir belki bundandır.

Bilgisayarın çözünürlüğü %125 idi tekrar %100e çevirdim düzeldi sorun. tşkler:)

goril sikiyo musunuz harbiden diye sorabilirsin.

ne yer ne içersin, sıradan bir günün nasıl geçer, birkaç küfür öğretir misin, pompiş oluyor mu oralarda ve daha nicesini sorabilirsin.

@golan

proje ödevi. bir sürü insanın karşısında soracağım. hoca cıvıklık yapacağımı kestirdiği için lütfen politically correct sorular sor dedi :)

malksdmlkasd :D

ya tamam o zaman, yerel çalgılarını, özel günlerini -bayram festival falan- kongo kültürüyle türk kültürünün sence benzeşen yanları var mı, neler falan diye sorarsınn ^_^

gelir kaynaklarını, kadınların toplumdaki yerini, ulaşım araçlarını, yemek+içeceklerini sorabilirsin.

Biraz temel düzeyde yerel dilini öğretmesini isteyebilirsin. Dil yapısı hakkında da fikir sahibi olursun.

Turistik mi değil mi, savaş var mı, islam hristiyanlık ve diğer dinler hakkında sorular sorabilirsin.

Asgari ücret, açlık sınırı ve bu tip istatistikler biliniyorsa ya da tahmin edebilecek biri ise sorulabilir.

Genel olarak vakit geçirmek için be yaparlar? İlköğretim kaç yıldır, anaokulu lüks müdür, yerel diller var mı, bunların kullanılışı nasıl?

Küfürler neler? Zevzeklik olsun diye değil, küfürler kültürü delicesine yansıtır. Örneğin, Çeklerin en büyük ve ağır küfürü "Sevişmemiş köylü" iken, Japonlarınkini tam hatırlamyorum ama "Eşek gibi yük yüklenip ağustos böceği gibi çalışıyorsun" gibi bir şey. Onların içerikleri kültüre çok yol gösteriyor. (Çok politically correct olmadı ama)

Yerel oyunlar var mı? Bizdeki tavla, okey gibi. Nasıl oynanıyorlar?

Düğün müğün, kız isteme, vb. geleneklerini sorabilirsiniz. Komik ve aydınlatıcı şeyler çıkıyor buralardan.

Hayırlı olsun kardeş aşık olmuşsun.

hayır.

evet. hayatım anca bakmakla geçiyor zaten. bir süre sonra hoslandıgım kişinin yanında bir taylan veya berke görünce de soğuyorum başka birine gözümü dikiyorum.

Yüzü eskimesin aklımda daha güzel.

İndirip bakmam ama arada girip bakarım yolda canım sıkılınca falan.

gözümü kapatınca görüyorum zaten (farazi, yani mevcutta yok öyle biri ama olunca böyle)

yes sir.

valla yapmadığım şey değil. 1-2 fotosunu indirmek iyi de tüm albümü de indirmeyin yahu :)

hayır. 15 yaşında değilim.

ben özledikçe bakarım hep ama indirmiyorum açar facebookundan vs bakarım.
ya da bana yolladıklarına.

basılı bir fotoğrafını alıp cüzdanda taşımak daha gerçek, daha hisli bence.

Evet, çok sevdiğim 3 5 tane var, onlar mevcut, bakıyorum mütemadiyen.

hoşlanıyorsan, aşıksan her şey yaparsın. ister indirirsin, ister sosyal medya hesaplarından bakarsın. aşık olunca dur şu daha mantıklı şunu yapayım demezssin. o an aklına ne estiyse artık.

İndirmem ama benim de gün içinde açıp baktığım oluyor

Rachel Hurd-Wood'a ara ara bakıyorum.

evet. arada açıp bakıyorum.

Limitsiz internet kullan kardes.

İndirmne gerek kalmaz.

1 yillik sevgilimin fotograflarina acip acip bakarim. 1 senedir boyle hala bikmadim. Indirmiyorum isteyince kendisi gonderiyo.

Ha bu arada kendisinden cok hoslaniyorum.

Indiririm, beğendiğim beğenmediğim bütün fotolarini.

kesinlikle hayır.

taksimde la paz diye latin amerika restorantı var
menü çok geniş değil ama güzel

Sanırım Akaretler'de Vietnam restoranı vardı ama adını unuttum.

nişantaşı ranchero, mexicano

taksim'de çin çin resturant (çin) ve fıccın (çerkez) var.

esentepe müselles sokak'ta (zincirlikuyu metrobüs durağının arka tarafında) kore restoranı var. şahsen ben gitmedim. giden bi arkadaş iyiydi, fena değildi dedi.

akaretler'de tandoori vardı, hint restoranı. ama taşınmıştı son gittiğimde çırağan'ın oralara.

ben de merak ediyorum cevabını, sinir oluyorum. "x varken y'yi mi protesto ediyorsunuz insanları" da çok.

"Sana mi sorucam birader?" deyince cozuluyor bu sorunlar.

Evet saçma. Tek bir şeyde bunu dedim, geçen arabası yanan adama araba almaya çalışan sığırlara. Çünkü zaruri bir şey değil.

kime/neye yakın hissediyorsan, kimin/neyin mağduriyeti seni üzüyor, etkiliyorsa ona yardım edersin. bu kadar basit. ahlak ve vicdan üzerinde kanun gibi mutabık kılınan sosyal normlar değil, kişisel hislerdir. dünya üzerindeki varlıklara biçilen değer de hakeza. bir insana yardım etmek, bir hayvana ya da bitkiye yardım etmekten daha değerli olamaz. vicdan gibi tertemiz ve ruhani olması gereken bir olguya bile dil/din/coğrafya/tür gibi ayrımlar karıştıran, dahası kendinde bunun için başkalarına baskı kurma hakkı gören leş insanlardan tiksiniyorum. karşıma çıksa siktir çeker, yoluma devam ederim.

'sen de x'e yardım et tutan mı var' de?

"nasıl yaparız da yardım etmekten kaçarız?" kafası herhalde. o kafayla hiç kimse için hiçbir şey yapmamamak meşrulaşır, sorumluluktan kurtulunur. gölge etmesin öküz, başka ihsan istemeyin.

Yardim etmek insanliktir. Afrikadaki cansa turkiyedeki de candir. Hayvan cansa insanda candir. Yardimin ayibi iyisi kotusu olmaz. Icinizden neye yardim etmek geliyorsa ona edin. Oyle dusunen insanlarda emin olun iyi niyetinden degil sirf yardim ediyorum iyilik yapiyorum demek icin bi seyler yapiyordur.

valla ben kimseye karışmıyorum.

ama önceliklerim vardır; önce kendi ülkemin insanına yardım etmek isterim. hayvandan önce insana yardım etmek isterim. bu benim kişisel tercihimdir.

kim olsa yardım edecem diyenlere de saygı duyuyorum ama öyle sanıyorum aynı kişiler suriye'den gelenlerin bulundukları şehirde olmasından rahatsızlar. ya da o kişilerin ücretsiz sağlık hizmeti vb. almasından. basit değil yani bence bu işler...

Suriyelinin kontrolsüz şekilde ülkeye alınmasından, koşulsuz şartsız davranışlardan hat safhada rahatsızım ama bu kötü koşullardan etkilenen, hastalanan vs sığınmacı çocuğa, dilendirilen bebeğe üzülmemem için sebep mi?
Ben çocuklara üzülüyorum arkadaş ve onlara yardım etmek istiyorum yaşadıkları hiçbir şey bilgi ve istekleri dahilinde değil, ülkemde yaşaması veya 38765 km uzakta yaşaması da gram fark etmiyor.

Ama bunu dillendirince van'da soğuktan ölen muharrem'i umursamıyormuş konumuna neden koyar insan karşıdakini burayı hiç anlayamıyorum işte. Sana ne derim geçerim ama bu fikir neden/nasıl oluşuyor gerçekten merak ediyorum.

iyi de sen muharremi önemsemek zorunda değilsin ki? herkese sen mi koşacaksın? o çok önemsiyosa sana çemkirmek yerine imkanlarını zorlasın yardım etsin. ya da yardım edecek insanlar arasın.

onlar malesef hiçbi şey beceremeyip iyi niyetli insanları soğutmaya, heveslerini kırmaya çalışan insanlar. şurdaki taşı kaldır tüm dünya kurtulacak desen kaldırmazlar eminim. çünkü yardım etmek için emek harcayan insan başka birine çamur atmaz aksine takdir eder, fikir belirterek yardımcı olmaya çalışır.

o yüzden 'çok düşünüyosan sen ne yaptın onlar için' dediğin anda susarlar. ha amacın azcık insanlık öğretmekse tek tek açıklaman gerekir.

yav hehe demelik tweet atmış tam.

bizzat harvard profesörü militan tanıdığım var. çift anadal yapıyor bi yandan.

Diplomalarına mı bakmış tek tek!
Bizim memleketin en güzel geyiklerinden birine örnek işte!
""Abi adam aslında çok zenginmiş""

ışid mensubu açıktan harvard okuyan tanıdığım var.

hayir cok ciddi, söylediklerine cok inaniyor. bu daha da tehlikeli.

egitim egitim egitim.
lakin oda gun gectikce geriye gidiyor.
lutfen egitim konusunda 20 yil once mezun olmus insanlar yorum yapmasin.
okullarin suanki hali icler acisi.
egitim sistemi boktan olmakla birlikte calisan tek kurum olan dersaneler bir partinin ve onun kumasinin kavgasi yuzunden kapaniyor.
metropal da yasayan insanlar bu imkani zar zor yakalarken kirsal kesim icin isler daha zor. Bunlar oldugu gibi konusulan tek konu saka gibi turban.

Ha bir de artik "siz onlara boyle diyorsunuz da ondan boyle olmuyor onlari ezikliyorsunuz sonra falan fismekanlara da sinir oluyorum.

benim babamda ankaranin uzak bir ilcesinde buyumus. bulukduklari yerde okul bile yokken ailesi okumanin gunah oldugunu dusunurken bir universite bitirmis su anda aciktan bir tane daha okuyan bir insan.

buyuk bir sekilde turk toplumu asimile olmus. sonumuz hayir degil.

anadolu dünyanın en yarak kürek yeri.
yüzlerce yıldır savaşın uğramadığı bölge. osmanlı kurulduğundan beri, anadolu'ya savaş geldi mi? kurtuluş savaşında bile uğramadı amk.

bütün olayın özeti bu.
kapalı toplum, kendini tarih boyunca hiç geliştiremiyor. anadoluda ne ticaret vardı ne savaş. onları geliştirecek hiçbir gelişme olmadı. ve bu 600-700 yılda da kapalı popülasyon kendini yobazlaştırdı, dışa kapattı.

sonuç bu işte.
anadolu insanının ta amk.

Sadece cehalet emin olabilirsin.
Ama bu topraklarda hemen hemen her ilde var.

benim çocukluğumda ve daha da öncesinde köylüyü/taşralıyı övmek yaygındı. siyasi eğilim bu yöndeydi. methiyeler düzülürdü, laf edemezdin, azıcık eleştirsen şehirli züppe yaftası yer aşağılanırdın. onların tüm o ilkelliği, bağnazlığı, cehaleti bile saflık olarak görülür, yavru kedi edasıyla sevilip okşanırdı. akp sonrasındaki kutuplaşma ile şimdi tam tersi bir trend oluştu. insanlar yıllardır hor görmesi, küçümsemesi tabu olarak görülen anadolu insanına yıllardır içinde biriken nefret ve kini kusuyor. tabii bunda anadolu'nun akepeleşmesinin ve cehaletle beraber gelen siyasi güç şımarıklığının payı da büyük ama bu saydığım nedenin de önemli olduğunu düşünüyorum. bu nedenle anadolu çomarı ile tam olarak neyin kastedildiğini anlamak çok güç. insanlar kendileri gibi olmayan tüm muhafazakar orta ve alt sınıfa bu lakapla hitap ederek bir nevi kendi küçük dünyalarını yüceltip tatmin oluyor.

Eğitimsizlik dışında bir de kısa yoldan köşeyi dönmek istemenin, emeksiz yemenin son 30 küsur yıldır trend olması ile birlikte oluştuğunu düşünüyorum. Aslında oluşma çok yanlış bir kelime, var olanın daha da azması diyebiliriz.

Bu kişilerin çocukluğu 80'lere denk geliyorsa, yetiştikleri kültür, topçu ve popçu patlamasının olduğu bir kültür. Aynı şekilde, televizyonların da magazin programlarının içerik değiştirmesi ve sayısının coşması ile de pompalanan bir kültür. Karşılarında okumuş adam örneğinin iki tipi var. Biri yırtınıyor ama çok kazanamıyor. Kazansa da çalıştığı ile orantılı değil, köşeyi dönmesine yetmiyor. Diğeri iyi kazanıyor ama o eğitime ulaşaca bir şartı yok ya da isteğinin ötesinde bir uğraş gerektiriyor. Bir de okumamış ama idolleri olanlar var ki 80'lerde İbrahim Tatlıses'in dediği gibi "Urfa'da Oxford vardı da biz mi okumadık" diyen; bu adam kendi gibi büyümüş, kendi içinden çıkmış ve hem kazanıyor, hem yanında en güzel kadınlar var, hayatı okuyanın hayatının tabir-i caizse eline veriyor. Kadınlar için Hülya Avşar ve Sibel Can var, güzelliğiyle ve dansıyla istediğini elde ediyor, okumasına gerek yok. Şimdi onların modası geçti tabii ki ama magazin hız kesmeden, "uğraşmadan kazanma" sendromu hız kesmeden devam ediyor başka başka adlarla. Sadece adı ve bazen şekli değişiyor. Ali Ağaoğlu gibi yontulmamış birinin parasını görüyor örneğin, onun ne kadar çalıştığı umurunda değil; gördüğü şey onun da eğitimsiz olduğu. Kendi gibi şartlardan o günlere geldiği. Çünkü magazinde oun çalışma saati sayısını ya da çalışma prensiplerini (ki bana ters olsa bile) görmüyor, yanındaki kendinden bilmemkaç yaş küçük kadını görüyor. Dolayısıyla bu adamları eğitmek isterken, bir yandan da popüler kültür ile eğitime karşı bir direnç başlıyor. Hayal ettiği tüketime ulaşmanın iki yolu var; biri kendince dışarıdan zevkli görünüyor, diğerinde ne kadar çalışsa yeteceğini düşünmüyor. Zevkli olduğunu hayal ettiği hayatı geçirmek için şark kurnazı olması gerektiğinin farkında, çünkü "Artık herkes öyle" (içinde büyüdüğü şartlar bunlar) ve bunları yapmak artık çocukluğundan beri gördüğü şeyler, onun normları; dolayısıyla bir beis görmüyor.

Aramızdaki tek fark da başka ailede doğmak, ötesi değil.

şimdi siz anadolunun nasıl bi ilçesindesiniz bilmem ama ben sinop'un durağan diye bi ilçesinde yaşıyorum. burası bırakın taşrayı, taşranın da taşrası bi yer. bakın doğu'dan bahsetmiyorum. sinop'un ilçesinden bahsediyorum ve burası ankara'ya 3 saat uzaklıkta.

ilçe merkezi görünüm itibari ile çok fakir. köyler ise vahim bi durumda. insanların geçim kaynağı yok gibi birşey. çorak topraklarda millet tarım yapacak da üç kuruş para kazanacak. ya da devlet orman işletmesi kesim yaptıracak da millet karnını doyuracak. iş imkanı yok kısaca.

insanlar çok geri kalmış. cahil, art niyetli, fesat vs... her bişey buradaki insanlarda var. ben bu konu üzerinde çok düşündüm neden acaba diye ama olayı sadece eğitime vs... vurmak çok basit ve kolaycı bi kaçış yolu.

kız çocukları hala başlık parası karşılığında satılıyor. ensest mağduru bi dünya insan var. hatta düşünün adamın çocuğu ölüyor ve iki ay sonra devletin haberi oluyor. neden haber vermedin dediğinde ise savcıya; iki yıl önce ambulans istediği için kaymakamdan bi dayak yemediği kaldığını anlatıyor vatandaş.

bunları basit bi gözleme ya da hayalgücüme dayanarak anlatmıyorum. işim orman işletme şefliği. hal öyle olunca girmediğim köy, dolaşmadığım vatandaş yok. kaymakamından en ücra köşedeki vatandaşa kadar gidiyorum. hatta düşünün ki devlet olarak ilk defa benim aracımın girdiği köyler var. hepsinde benzer hikayeler var.

vatandaş dvletten nasıl korktuysa, doksan yaşındaki amca makamıma geldiğinde tirtir titriyor ki düşünün bi kaymakamın karşısında bu adam nasıl dursun. hizmet talep edecek bi özgüven yok insanlarda. çünkü hepsi devlet tarafından korkutulmuş. yahu bi insana ambulans vermemek ne demek siz düşünün artık.

velhasılı kelam olay ne batının ahlaksızlığı, ne de doğunun aptallığı. mesele devletin vatandaşına olan yaklaşımı. metropollerdeki ensesi kalınlar sayesinde ya da doğuda insanlar terörden muzdarip bahanesi ile insanlar hep iyi hizmet görmüş en azından bi şeyler görmüş. ancak anadolunun ortasındaki, ankaranın dibinde kimi kimsesi olmayan insanlar, köylüler ise hep korkutulmuş, devletten hep azar işitmiş. şimdi siz iki dakika empati yapın ve kendinizi bu insanların yerine koyun.

şimdi burada bu insanları aşağılayan, bu insanlarla alay edip onları yok sayan orospu çocuklarına sesleniyorum. allah rızası için benimle iletişime geçin ve sizi bi kaç gün bu insnların yaşadıkları yerlerde dolaştırayım. bu insnalarla bi muhabbet ettireyim. bakın sadece bi kaç gün diyorum. merak etmeyin misafir de ederim. ancak; ben şuna kalıbımı basarım ki; bırakın o köylere gidip o insanlarla muhabbet etmeyei, bu ilçeye geldiğiniz dakika gitmenin hesabını yapacaksınız.

Konuyla ilgili söyleyebileceğim tek şey bu ülkede, böyle bir ülkede akpnin kazanması kadar doğal bir şey yok.

gümüş rengini beğendim.

2si de güzel ama 2 daha güzel.

bence 2

Alma. İkisi de güzel değiller.

2 daha iyi

Illa bu ikisiyse beyaz olan.

mecbur bunlardan birisi olacaksa 2

İkinciyi aldım, teşekkür ederim :)

troll değilsen söyleyeyim, dünyanın en kötü fikri. hint aksanıyla ingilizce kesinlikle anlaşılmıyor -sınıfımda hintli, pakistanlı, iranlı arkadaşlar var, en anlaşılır konuşanları iranlılar ki çoğu zaman onları bile anlamıyorum! :( -

Bu aksanla komiklik olsun diye konusanlar oluyor anca.

türk olarak hintli gibi ingilizce konuşmak ne lan. buna kasacağına telaffuz kas, ingilizceni düzelt. daha çok fayda görürsün.

Not: hybrid troll'üm.

English : "it is quarter to two"
Hingilişh : "eatis guardır du du"

bu mu anlaşılır :)

the bing bang theory'de raj kothrpali varya onun ingilizcesi çok sevimli mesela :) ama tam hintli gibi konuşmuyor galiba o dedikleri rahat anlaşılıyor çünkü. onun gibi konuşursan olur bence :)

nası bi avantajı olacak ki? bence aksanın bi avantajı olacaksa o aksan kesinlikle ingiliz aksanı olur. amerikalılar bile ingilizlerin aptalca konuştuklarında dahi aksanlarından dolayı anlattıklarının kulağa zekice geldiğini söylüyor :) hem bu aksanda ingilizcenin en doğru ve temiz hali var, illa taklit edecekseniz ingilizleri taklin edin derim.

oncelikle konusmasi ve anlasilmasi rahat degil. konusmasi dogal gelmez, burnunuz kapali gibi konusmaniz lazim biraz bi de vurgulari cok farkli amerikan veya ingiliz ingilizcesinden. bir de itici bir aksan, kulaga hos gelen bir aksan degil. ayrica dalga gectiginizi dusunurler. niye avantaji olsun onu anlamadim.

fikir tabii ki berbat. ama illa böyle aksan yapacam diyosan the simpsons izle bol bol. ordaki hintli bakkal apu bu konuda mükemmel örnek.

Akademide işe yarar ise bana da haber verin. Çoklar diye bunu seçmek istiyorsanız, Çinliler çok daha baskın. Çin aksanı Hint'e göre mantıklı olur ama o da dünyaca anlaşılmıyor işte.

Sonuç olarak Hint Aksanı ile ilgili zaten bir önyargı var, "Iyyy, ne biçim konuşuyor" diye ama önemli olan anlaşılır olmak ve bu da Hint aksanı ile zor.

tuvaletteyken mi bunun iyi bir fikir olduğunu düşündün ahahaha.

gidin vatana millete yararlı olun, günde en az 3 kez hindistanla telefonda görüşüyorum ve hala herifleri anlamakta zorlandığım oluyor. bu kadar boktan bir ağız yapısı olamaz.

www.youtube.com

Igrenc bence

illa aksan kasılacaksa ingiliz aksanı veya iskandinav aksanı kasılmalı. iskandinav amcalar tertemiz konuşuyor sıfır aksan. bir ara o kadar düzeltmiştim ingilizcemi şimdi kullanmaya kullanmaya paslandı yine

bir yıl boyunca hintlilerle çalıştım birini öldürmeden işi bıraktığım için çok memnunum. zibilyon tane aksan var birini anlasan diğerini anlayamıyorsun

bizim şirketin operasyonel işleri hindistan, polonya ve filipinlerde yapılıyor. bütün gün bu ülkelerden adamlara laf anlatıyorum. hintliler ve polonyalılar en kötü ingilizce konuşanlar, en kötü aksanlar bunlarda. berbat bir fikir.

Mola verdiği saate göre değişiyor.
Bazı şubeler öğlen hiç kapatmıyor hatta.

çoğu 1.30 sanırm, ziraat 1.30 da açılıyor.

finansbank'a gittim geçen. 1.30'da açıldı.

Din işleriyle devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıyla kadınların askere gitmesi arasında ne gibi bir bağlantı var anlayamadım.
biraz daha düşünüp soruyu tekrar sor istersen.

Komutana trip atamayacakları için.

edit: benim gibi dalga geçenleri cevaptan sayıp, ciddi yanıt verenlere tik atmayanlara uyuz oluyorum.

officer (subay) olarak çoğu ülkede kadın asker var zaten (bizde de var) ama sahada savaşan kadın asker olması çok saçma. üstte açıklandığı gibi, ırkın geleceği ve ayrıca fiziksel farklılıklar açısından. o yüzden birkaç istisna toplum ve durum dışında (örn. dünya savaşları) kadın er diye bir şey yok diye biliyorum.

ypg, pkk gibi oluşumlar terorist örgütler oldukları için kadın erkek olarak değil de tek cinsiyetli hayvanlar olarak işaretliyoruz cevap kağıdına.

Fiziksel performansa dayali meslek askerlik. Bu yuzden kadin subay var ama bir piyade er yok.

iyiki de yok.
ayrıca erkeğe bile zorunlu olmamalı ya neyse.
yaralıyım şuan.

çünkü metroda yürüyen merdiven çalışmıyor diye diğer çıkışı tercih eden dombililerin olduğu bir toplumuz.
kıçımızı kaldıramıyoruz ne askerliği.

abd ordusunda bizzah sahada ırak'ta, afganistan'da savaşan kadın askerler var.

Kadın astsubay bile var. Ne gerek var ki er olmasına. Yeterince erkek nüfus var zaten. Sayıca yeterli olmasa kadınları da er, erbaş yaparlardı İsrail'deki gibi.

bence asıl soru, kadınlara neden zorunlu askerlik yok, veya zorunlu askerliği neden sadece erkekler yapıyor. bence de yapmaları lazım, 15 günde muma dönerler, trip atma oranları düşer hayatımız rahatlar.

bence bir mail atip yoklayabilirsin, bu arada meraktan soruyorum calisirken diger is gorusmesine gidicek zamani nasil yarattin?

ara sor. son durum nedir bi gelişme var mı diye. olumlu ilerliyor derlerse durumu ufaktan çıtlat. çekinecek bir şey yok.

Arama yarını bekle. Yarın da öğlenden hemen sonraya kadar dönüş olmaz ise sor bence.
@yonge and bloor çalışırken iş görüşmesine gitmek için mutlaka bir bahane bulunur, bulunmalı.

bana koskoca banka bu hafta mutlaka olumlu olumsuz arayacağız dedi 4 ay geçti :D

tabi yeni işe başladım

cuma çoğu şirket tatil ya da yarım gün. yarın ara, bayrama giriyoruz sonucu bayramdan sonra mı öğreneceğim de.

Evet mutlaka bir zaman bahane yaratmak gerekiyor mecburen. Şehir değiştirerek işe başlayacağım birde paniğim düşüncem hep ondan. Şimdi haber alsam bayram sonraya kadar yine toparlanabilirdim.

@yonge, bi bahaneyle vakit yaratabilirsin.

enucuzx
cokucuzx

xpazarı
uckurusax
herkesex
ucuzax
sudanucuzx

xindirim
xkampanya
kampanyalix
indirimlix
ucuzxpazari
ucuzxkap
xkap

cebeuygunx
ucuzuygunx

arçelik alma da ne alırsan al. gerçekten çok kalitesiz.

beko daha dayanıklı.

beko bayiine gittiğimde arçelikle her şeyi aynı mı diye sordum. aynı dedi. sadece ön panel biraz farklı.. özellikle içindeki malzemelerin aynı olup olmadığını sordum aynı olduğunu söyledi.

beko linkine tıkladığınızda hi-tech rezistans olduğu yazıyor. bunu arçelik yazmamış. pahalı makinelerine baktım onlara da yazmamış. herhalde aynı rezistans arçelikte de vardır.

ikinci el piyasasına baktığımızda doğru düzgün hiç vestel yok. 10-15 yıllık arçelik beko makineler hala kullanılıyor ancak bu kadar yıllık vestel makine görmedim. ama vestel son 2-3 yılda biraz değişti gibime geliyor. yani eskiden iyi bir marka olmamasına rağmen şimdi alınabilir mi acaba? sonuçta 100 lira daha ucuz.

Arçelik ile Beko'nun hiçbir farkı yok. Vestel kullanmadım ama senelerce televizyonlarından çok çektim. Bir de servis olayından dolayı Arçelik/Beko tercih edilir.

Vestel almayın diğer ikisi aynı ve alınır 20 sene kullanılır

beko al, vestel alma. arçelik e bir şey demiyorum.

Zamanında bir hata yaparak beyaz eşyaları Vestel aldık. Çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, buzdolabı, fırın. Bu iş bütçe meselesi ben olsam ve imkanım varsa üçbeş kuruş verip samsung veya bosch alırdım. Benim çamaşır makinesi ile yaşadığım tecrübeler aşağıdaki gibi


1.Hatırladığım kadarıyla ilk 3 servisten sonra makineyi yenisi değiştirdiler.Bu süre zarfında ne çektiğimi ben bilirim. Yeni gelen makineye de 2 kez servis geldi.
2.Servis hizmeti çok kötü
3.Yedek parçası pahalı
4.Garantisi bittikten sonra kimse yetkili servisin eline düşürmesin. En son yaklaşık bir ay önce yine arıza yaptı yetkili servis 200 TL fiyat verdi. Özel bir servis 50 TL'ye yaptı.

vestel'in buna yakın bir modelini kullanıyoruz. 4 sene oldu. bir kez servis geldi onun dışında sorunsuz.

Şimdi ben de senin kafanı karıştıracağım ve Vestel al diyeceğim. Arçelik'ten çok çektik, Vestel'in buzdolabı - çam.mak.- LCD TV ve bulaşık makinemiz var, 4 senedir kullanıyoruz, bir sorun yaşamadık çok şükür. Hatta başka bir LCD TVmiz daha var o da neredeyse 7 sene olacak, hiç sıkıntı vermedi. Demek ki bu iş biraz şans işi.

şanstan ziyade, daha önce de dediğim gibi vestel son yıllarda kaliteyi biraz yükseltti. ha arçelik taş gibi makine mi.. değil. son 6 ayda hem buzdolabım hem çamaşır makinem bozuldu. ikisi de arçelik. ikisini de ikinci el aldığım için bir şey demedim. yaptırsam yine bozulacak. en azından 4-5 sene idare edecek sıfır bir makine alayım dedim. ha param olsa veririm 2000 küsür bosch'un alman üretimi serileri var. buzdolabında lg nin çok sağlam dolapları var. samsung son yıllarda sektörde baya bi hissettirdi kendini. tereddütsüz alınabilir..

şu an ki bütçemle anca bunları alabiliyorum. arçelik/beko ikilisinde arçeliğin paneli daha güzel olması sebebiyle onu tercih edeceğim galiba.

sler daha iyi oluyor mantığın sorunlu biraz. 5s 5ten iyi ama 5 te 4sten iyi. önceki sonraki model diye bak. bi de şöyle düşün, 6 alırsan şimdi en az iki sene telefonun dizayn olarak da modası geçmeyecek. ama 6s alırsan bir sene sonra eski dizayn haline gelecek.

2. el 5s al, 1800-1900a bulursun 32 gb.

Bugun duyuruda sifir gibi 5s satiyordu biri 1700 e 32 gb aksesuarli fln. O duyuruya bak dusun derim.

ben olsam s serisinden vazgeçmezdim.

Çıkınca 6S

Uzunu dinle derim :) www.youtube.com

Şaka bir yana, iPhone sahibi olmamama rağmen çevremde yaptığım gözlemlere dayanarak 5S daha makul olacakmış gibi hissediyorum. Ben alsaydım öyle alırdım yani.

Yine de benchmark testlerine, kullanıcı yorumlarına vs. bakıp, yabancı siteleri de araştırıp kararınızı öyle verin derim.

5s

şu anda kadıköy'de yazdığınız özelliklerde pizza vegas ve pizza bar var. bir üçüncü işletme oraya fazla gelebilir.

20 lira olmasın fiyatı.

+bir süre sonra daha fazla kar hırsına kapılıp malzeme kalitesinden ve çeşitliliğinden ödün vermemesi.
+pizza yapmayı mümkünse iyi pizza yapan italyan bir ustadan öğrenmesi.

bunları sağlasın hergün yerim. sucuklu yumurta kıvamındaki pizzalar yüzünden türkiyede pizza yemez olduk :/

hedef kitle öğrenciyse birinci kriter fiyat olmalı. belirli bir standardı tutturup fiyatı düşük tutarsanız tercih sebebi olabilirsiniz. bir alana bir bedava gibi kampanyalar da cazip geliyor.

zincir restoranlarin pizzasina benzeyecekse acmayin bile hic..

4. levent'te pizza getto var ornegin, ucuz ve guzel pizza yapiyor kendileri.. biz seviyoruz en azindan.. gel-al'da orta boy pizza 11 lira, yemeksepeti'nden soylersen orta boy + 1 lt icecek 16 lira falan mesela..

pizza vegas 3 tl ye dilimini satıyor kadıköyde,sen 2 tl den sat sana geliriz.

servis elemani efendi olacak. pizza ne kadar guzel olursa olsun hirbonun teki getiriyosa bi daha ordan soylemiyorum ben. soylemiyodum yani.

Mümkün olduğunca fiyatları düşük tutmaya çalışıcaz. Standart tek boy ve ince dilim pizza yapmayı düşünüyoruz. Tavsiyeleriniz dikkate alıcam. Teşekkürler.

fiyat fiyat fiyat. sürümden kazanın hacılar. pizza denen şey 15 lira 20 lira olur mu mnkym maliyeti ne ki onun. odun ateşinde pişsin lütfen, sos en önemli şey, hamur lezzeti de önemli ama o zor bir şey değil, yağlı yağlı kaşar peyniri kullanmayın lütfen parmesan mı ne öyle bi peynir var hem uzuyor eriyor hem de kaşar gibi eriyince vıcık vıcık yağ olmuyor. bu kadar. afiyet olsun.

pizza vegas fanı olarak hem fiyat hem çeşit hem de lezzet olarak orayı geçmelisiniz. Dilimii üç lira, hangisinden rica etsen çok büyük ihtimalle yapıyorlar yoksa da. Ananaslı, patlıcanlı, jalapenolu pizzaları var, çeşit önemli. Ama mesela yeni pizzacılardan bir tanesi elma dilim patatesli satıyordu, saçma biraz. Menüye, 20 çeşit farklı boya, menüye, ıvır kıvıra gerek yok, 8-10 çeşit olsun maksimum, boy moy olmasın, margaritası çok güzel olsun, yeter.

bence ortaköy'deki pizzano'ya bir bakın derim. küçük, sevimli bir yer ve fiyatları da makul. küçük ve büyük boyları mevcut. çeşit bol ve en önemli özelliği hamurunun mideye oturmuyor olması. sahibi bize fırınını italya'dan getirdiğini söylemişti.

Fiyatın pizza vegas'ın altında, kaliten ve lezzetin üzerinde olmalı. Ama dükkan kira olacaksa yer seçimi yanlış bence. Kimse pizza vegas'ın standardı dururken gelip sana vermez parasını risk almaz. Kendini kabul ettirmen 1 yılı bulur.

Eşek sucuğu, patates kaşarı falan koymayın, kaliteli malzeme koyun f/p ürünü olsun. Kalın hamur yapıp millete ekmek yedirmeyin. Bir kişiyi doyurmayan sözde orta boy pizzalara 20 lira istemeyin.

Pizza güzel ama 7 liraya kusbasili Kaşarlı pide 9 liraya karışık pide yiyebilecekken o pizzaya 10 tl bile vermem istisnalar hariç.

bence мане diye biri, ната diye bir kız arkadaşına "gel bahçeye çıkalım" diye mesaj atmış. ama bu sana nasıl gelmiş çözemedim.

gawain'in dediği gibi 2 rus arkadaşın birbiriyle buluşma konusunda mesajlaşması mantıklı.

numaralar bizim operatörlerden atılmışsa ya burada yaşayan 2 rustur veya erasmus ile gelip numara alıp birbiriyle haberleşen oğrencilerdir. numarayı yanlis yazmistir , o da sana denk gelmiştir.

mesajın gelmesi normal, operatör abhazya operatörü ben de abhazyadayım. ingilizce çeviri üzerinden mi gittiniz, öyleyse onu ben de anladım ama rusça biliyorsanız falan yine aynı şey mi çıkıyor? çok da mühim değil de işte işsiz güçsüz anıma denk geldi merak ettim.

Rus arkadaşıma sordum, cevap gelince güncellerim.

nata - natasha kısaltması, mana- ise başka bir ismin kısaltması diye düşünüyorum. çünkü mana ve nata diye isim yok rusçada (bildiğim kadarıyla)

"nata, ben şimdi mana'ya gidiyorum, dışarı çıkabiliriz" demiş.

büyük ihtimal iki nine ya da iki ergenin mesajlaşması o zaman. mana abhaz ismidir nata da kısaltma olmayabilir. bunlar hepsi erkek ismi de olabilir. roma diye kamyon şoförü var bizim burada mesela. isimde dörtharfliler çoğunlukta.

@namus ninjası

roma, "roman" isminin kısa biçimidir. yani o dışarıda duyduğun isimlerin çoğu resmi isimleri değildir. ama tabi dört harfli isimler de mevcut rusçada.

Rus arkadaş dedi ki "Nata, we are going to Mana and can go outside" Something like that

Bir tanıdığımın işi düştü, yeminli tercüman iri puntolu 2 A4 sayfasını (yani aslında 1 A4 sayfasını) 50 TL'ye çevirmiş. Yani dilerse bu şekilde fiyatlandırır, dilerse 1000 karakter X TL der. Umarın bu örnek kendisine fikir verir.

boşluksuz 1000 karakter için 7-8 tl diyebilirsiniz. ing-tr'de piyasa fiyatı bu şu anda. çevirinin zorluğuna göre bu fiyat bir iki lira inip çıkabilir.

hacim olarak günde en az 20.000 karakter yapmasını bekler çeviri şirketleri. ama bunu ayarlayacak kişi çevirmendir tabii ki. saat başı ortalama hacim ise 300-500 kelime arası. 2000-2500 karakter eder o da kaba bir hesapla.

htc one al. güzel telefon.

lg g3 al.

ben xperia z3 compact'ı bekliyorum. galaxy s2'nin yerine bir şeylere bakıyordum uzun zamandır. ben baktıkça telefonlar büyümeye başladı. bu da hoşuma gitti alacağım sanırım

eger kriterin guzel gorunum ise one hepsini dover.

1 hafta kadar once kiz arkadasima one bana g2 aldik. ozellik olarak g2 daha iyi olmasina ragmen one cok karizma duruyor.

eger kriterin guzel gorunum ise one hepsini dover.

1 hafta kadar once kiz arkadasima one bana g2 aldik. ozellik olarak g2 daha iyi olmasina ragmen one cok karizma duruyor.

cemal süreya'nın dizeleri onlar.

2 gün önce Kızılay sakarya metro girişinde gördüm ''istediğiniz şiiri kopartabilirsiniz''
diye 15-20 tane vardı sanırım çok hoşuma gitti güzel şeyler

cemal sureyya sairden sayiliyorsa bunda da siir olmayacak birsey yok.

Şiir sokakta diye tagleyip paylaşılan şeylerin önemli bir bölümü şiir değil anladığım kadarıyla. Yani çay içiyorum sen yoksun, bebeğim gel baban sana soksun cümleleriyle aynı basitlikte cümleleri şiir sanıyor insanlar.
Ayrıca hep söylüyorum Türk şiirinin göğe bakmaktan boynu tutuldu.
Yetti artık.
Şiir okuyan gene okusun, yazdığını iddia eden gene yazsın ama orada burada çıkıyor karşımıza uydur kaydır şeyler.
Bir de çay var içersen ben var seversen geyiği var, yani sizce Aşık Veysel hakikaten böyle cümleler kuran bir adam mı? Ne naifliğine, ne ozanlık üslubuna uymayan şeyler bunlar.

Biri fena halde insanları kekliyor, "bebeğim yağmur yağdı sen öptün saçlarımdan, ıh" yazsın mesela bir yere, buna şiir diyor.
Bu elbette şiir değil.
Peki şiir nedir ne değildir okullarda öğretiliyor mu? Elbette hayır.
Şair sözcüğü şuur sözcüğü ile aynı kökten türemişken yapılan bu büyük şuursuzluk mide bulandırıcı.

Şiir okumak isteyen gider şiir kitabı alır okur.
İnternete güvenmez.

@inheritance, duvarda gördüğünüz şey şiir olsa bile kirlenip gidiyor.
Hepimize geçmiş olsun.

valla bilmiyordum. birisinin salladığı bir şey sanmıştım. kafiye yok, bir şey yok.

sen yoksun
nem var

diye bir şey var bir de, birkaç yerde yazıyordu. çözemediğim olaylar.

"kafiye yok birsey yok" sa eger şiirin ne oldugu konusunda epey okumaniz gerekecek. şiirde kafiye, uyak, ölcü falan epey geride kaldilar, neredeyse 150 yıldır insanlar şiir deyince böyle seyler algilamiyorlar.

şiir, insanin icinden geleni söylemesidir. kimin sair olup olmadigi, neyin siir olup olmadigi yönetmelikle kuralla belirlenecek seyler de degil.

ben çok severim bu dizeleri ya.

hemen yerin dibine sokmuşsunuz fularlı enteller sizi :((

Soruyla alakasız olacak ama yazmadan geçemedim.

#şiirsokakta etiketiyle
"Havalar soğudu Lavinya
Ceketimi geri ver"
ile tanışmıştım. Böyle ince görülmüş şeyler yazılıyor sanıyordum. Bildiğin facebook'tan alıntı yapılıyormuş. Ne anladık o zaman sokaktakinden?

(bkz: #33049304) gibi veya "hayat kısa insanlar çalışıyor" falan ya da yaratıcı şeyler #şiirsokakta'ya daha uygun olmaz mıydı?

böyle aşırı romantik tipler bunları ayılıp bayılıp paylaşıyor facebook'ta.
sana kesinlikle katılıyorum.
ister cemal süreyya nın olsun ister nazım'ın, hiçbir şiirsel cazibesi yok bunun.

Fuzuli ve ruhi kanka.

saraya davet edilmisler.
bahcede ir it gormus ruhi.
ya adem bak suna, bu it burda ne kadar fuzuli demis.
Fuzuli goruyorum ve artiriyorum demis; madem fuzuli, tut bogazindan sik ciksin kicindan ruhi demis.


siir icin tartismak guzeldir bilsen de bilmesen de.

Hece olcusunu kim takar? Olcuyle uyakla mi siir siir oluyor?

1966 yılında dow chemical company tarafından ürün ambalajlarının üzerinde kullanmak için sıfırdan tasarlanmış. hiçbir anlamı olmayan, sadece dikkat çekici ve akılda kalıcı olması amacıyla tasarlanmış bir sembolmüş.

kaynak: wikipedia

tamamı için:
en.wikipedia.org

en.wikipedia.org

şebnem bozoklu. ulan istanbul dizisinde yaren karakterini oynuyor. hem çok güzel, hem de aşırı tatlı ve sempatik

Stana Katic. Ama uzun saçlı ise, her saç gitmiyor kadına.

38.media.tumblr.com
(bkz: marion cotillard)

amber heard

tabi ki kate moss.

ikinci de january jones.

henüz dünyaya gelmemiştir.

Yaa ben de iki saattir "şebnem bozuldu" diye okuyorum ve "acaba hangi şebnem bozuldu?" diye düşünmekten aklımı yitirecektim :D

Bence şu ablamız, bu kadar ısrarla söylediğine göre bi bildiği vardır diye düşünüyorum :p
www.youtube.com

jennifer lawrence :)

(Bkz: elena anaya)
(Bkz: odette annable)

Şimdi tanımayanlar google'dan resimlerine bakıp "bu mu yani" diycek ama, ilki için the skin i live in filmini, ikinci için de house'un son sezonunu izlemek lazım. Bu iki kadına bakarken "bu kadar mükemmel bi düzen kendiliğinden oluşmuş olabilir mi" teziyle ateizmi çürüten abilere dönüyorum, tesadüf olamayacak kadar güzel kadınlar çünkü.

Charlize Theron.

şöyle sorular da bir tuhaf ha.Mesela sevgilimi görseniz ağzınız açık kalır ha.Bana göre sevgilimdir.

Simdi karar veremedim. Ama en yakisikli erkegi deseydin, aninda "Bradly cooper" derdim.

hani ben kadın olsam bu konularda iddialı olacağımı düşünmüşümdür ara ara ama bilemedim şimdi.

edit: yalnız jennifer aniston'da çok hoş biri. kadın gençken de güzeldi. yaş aldı gene çoğu kadını cebinde çıkarır.

barbara heralde.
(manken olan)

aşık olunandır.

jessica biel olsun benim olsun

christina hendricks. tanrının kadın yaratmadaki doktora tezi olarak görüyorum onu.

bülent ersoy

amber heard olabilir, suits'deki donna (sarah rafferty) olabilir , rachel mcadams hmmm. bir de kate beckinsale gercegi var tabi. bunlarin 4unu alacan sisme havuzda cikolata sosuylan gurestirecen kim kazanirsa o en guzeli.

Simdi aklima geldi, Angie harmon. Bu kadina hastayim..

hayret, kimse adriana lima dememisss

sofia vergara diyen oldu mu?

amber heard ve keeley hazell

dilberay

kapalı olabilir ancak oje de sürebilir. neden şaşırdınız ki? ben gördüm, hatta kapalı yabancı bi arkadaşım nail-art olayına girmiş durumda.

Kapalı bayanların dikkat çekici herhangi bir şey yapmaları bana garip geliyor. Ben müslüman değilim hatta kapanma olayına da bakış açımı da tahmin etmek zor değil ama madem özellikle erkeklerin dikkatini çekmemek için kapanıyorsun, başka yerinle de dikkat çekme arkadaş.

Oje teknik olarak günah ya da yasak ya da haram, adı her neyse artık, öyle değil. Ojeli tırnakla abdest alınmaz; dolayısıyla da namaz kılıp, kur'an da okunmaz. = o kadın o gün/o ara/hiç namaz kılmıyor olabilir.

deformasyon.

daha da ileri götüreceksek, bana müslüman olup namaz kılmayanlar daha garip geliyor. hem kuran'a inanıyorsun, hem de orada şart koşulanları, islam'ın beş şartını yerine getirmiyorsun. sarıklı cüppeli tayfası (kafa kesenler değil) en azından daha tutarlılar. konu ojeye başörtüsüne gelene kadar bin tane saçmalık var.

abi bakın şunu anlamıyorum, türbanlı/başörtülü birinin günah(kendi inancına göre) işlemesi yasak mı?
yani başörtülü birisi mini etek giyemez mi? niye bu kadar garipsiyoruz anlamıyorum. benim hoşuma gidiyor, en azından özgürce giyinebiliyor diyorum.

allahsızım.

bir de ufak edit yapayım, bu tür giyinen kadınları hem ulusalcı kitle "ahaha bu ne yahu hem türbanlı hem böyle giyinmiş" diye aşağılıyor, hem de müslüman/muhafazakarlar aşağılıyor. ne musa'ya ne isa'ya yaranmamak derler ya aynen öyle arafta kalıyorlar.

gerizekalı olduklarından yapıyorlar onu.

başörtü takan kadın namazında abdestinde olmalı arkadaş. değilsen takma o kafandakini. oje sürüp sokağa çıkıyorsa ben otomatikman namaz kılmadığını düşünüyorum, muayyen gününde olsa bile başörtülüyse süremez o ojeyi. sen mahremini erkeklerden korumak için takıyorsun o kafandakini. zibidiler.

böyle bir güruh peydah oldu son yıllarda. yalvarıyorum arkadaşlar bütün başörtülüleri böyle sanmayın.

edit: başörtülülerden rahibe hayatı yaşamalarını kimse bekleyemez. günah da işler dert değil. ancak toplumda kafanda taktığın örtünün bir manası var. Allah'a inanıyorum müslümanım demek. ona bu kadar çelişkili hareket edemezsin.

edit2: geçenlerde bu süslü havalı güruhun meşhur moda stilistlerinden birinin röportajına denk geldim. şöyle bir cümle kurmuştu "ben kendimi tesettürlü olarak görmüyorum, kapalıyım" Allah için yapılan bir şeyi ne hale getirdi zibidiler. bildiğin aksesuar olarak şıklık için takıyorlar ve bunu saklamıyorlar. bir çoğunun instagram profiline gir "ak genç ampul ampul" görürsünüz.

ve tekrar yalvarıyorum duyurucu arkadaşlar, bütün başörtülülere isnat etmeyin bu gerizekalılıkları. bunlar hasta güruh.

Her turlusunu surekli goruyoruz ama ifadelerin cok sacma. Basortu degil turban o. Kapali kadin ifadesi de cok yanlis. Digerleri ciplak mi geziyor? Kafaya bez baglayinca kapali mi olunuyor?

İnsanların kendilerini etkileyen konularda çelişkiye düşme hakkı olduğu için normal. Üstelik özgüveni düşük ateistleri de iyi hissettiriyor, daha ne?

başörtü türban diye bir ayrım yok, tipini beğenmediğinize türban diyosunuz. o örtüyü sağa veya sola takmak gibi bir ayrım yok ortada. hepsi başörtüsü.

dinimizde oje sürmek, makyaj yapmak, parfüm sürmek bakımlı olmak günah değil. günah olan el, ayak ve yüz dışındaki yerleri açık gezmesi. Peygamberimiz bile güzel kokular sürer, gözlerinin altına sürme çekermiş, sakalına kına yakarmış.
ayrıca oje sürüyor diye namaz kılmıyor diyemeyiz, namaz vakti gelince ojesini çıkarabilir ya da adet dönemindedir namaz kılması gerekmiyordur. zaten namazla örtünmek ayrı şeyler. yani bi insan örtünüp namaz kılmayabilir. tam tersi namaz kılıp da örtünmeyebilir. ikisinin günahı ayrı ayrıdır.

beni rahatsız etmiyor, tam tersine hoşuma gittiği zamanlar oluyor.

birinin başörtülü olması onun aydın olamayacağı anlamına gelmiyor çünkü. inançları doğrultusunda yaşıyor işte, ne güzel. inandığı şey komple kuran olmayadabilir. karışamazsınız. istediği kadarına inanır istediği kadarına inanmaz. ya da inandığı her şeyi uygulamak zorunda değildir, günahsa benim günahım kime ne deme özgürlüğüne sahip bir birey sonuçta.

eğer benim gibilere kınayarak/küçümseyerek bakmıyorsa her türlü kabulümdür. benim gibi derken başörtüsü takmayan mini etek vs giyen sıradan türk kızı işte. bazı teyzelerin bir kızı otobüse bindirmediği vidyo geldi aklıma da. neyse.

not: herhangi bir dinle ilişiğim yoktur.

"e sen hem namaz kılmıyosun hem başörtüsü takmıyorsun, hem de her haltı yiyorsun. nasıl bu kadını eleştirebiliyorsun anlamıyorum"

nerden biliyorsun canım kardeşim. nerden biliyorsun. sırf son cümle için demiyorum, hepsi için diyorum.

başörtüsü bir temsildir. bu ülkede daha fazla. örtmezsen ölmezsin dinden düşmezsin. en basit görüntüye dikkat etme mevzusunu bile yerine getiremiyorsan bu işe kalkışmanın alemi yok. moda haline getirdiler.

bundan 5 yıl önce, o kadar azdı ki bu ojeliler. aynı dafuq gibi kızıyordum ben de kızanlara. size ne diyordum müslümansa müslüman o da insan istediğini yapar. neden bu kadar tutarlılık bekliyorsunuz bu kızlardan? hem gördüğünüz ayda yılda bir olan bir şey, olamaz mı yani diyordum. küçüktür bilmiyordur öyle bişidir diyordum, rahat bırakın diyordum.

ancak çoğaldılar. deli gibi çoğaldılar. benim gözümde masum değiller artık. bilerek yapıyorlar. bu da bir müslüman olarak benim gücüme gidiyor. Allah için yapılan bir şeyi oyuncak haline getirmelerine katlanamıyorum. olay budur. az önce özelden de bir arkadaşa dedim. buranın ateistine bile savunamam ben bu tipleri.

@osurdum'a yüzde yüz katılıyorum.

türban takıp makyaj yapanları nasıl anlayamıyorsam. kozmetiğin bir parçası olan ojenin de türbanlı biri tarafından kullanılmasını anlayamadım. çelişki.

bunların erkek versiyonu da 11 ay içki içip ramazanda içmeyen tipler. onlara da gıcığım.

Oluyor ve var. Ben kişisel olarak üzerinde durmuyorum bu tip şeylerin hiç.
Herkesin hayatı kendini bağlar.

Shiranai sacma sapan konusmus cevap verdigime pisman oldum neyse yobolarla isim yok

ben dizüstü etekli türbanlı gördüğümden beri bir şey sorgulamıyorum

not: dizüstü derken mini değil, tam dizüstü
kendim görmesem dalga geçmek için biri giymiş falan derdim, ama baya protokol biri giymişti

@shiranai, ben senin için demedim onları. özellikle yazdım kimse üzerine alınmasın diye.

islamı her şeyi ile yaşayan bir kadın eleştirirse bir nebze anlarım. çünkü başörtülülere genel bakış olumsuz etkileniyor diye üzülüp eleştirebilir. ama islam ile hiç alakası olmayan kişi islamda böyle bir şey yok diye yazınca saçma oluyor.

ben olaya özgürlükler açısından bakıyorum. her kadın oje sürebilir. başörtülü de sürer, başörtüsüz de. başörtülü kadınlar artık iş hayatında ve üniversitelerde yer alıyor, okul arkadaşlarına, iş arkadaşlarına, muhatap oldugu şirketteki kadınlara özenip onlara benzemek istemeleri gayet normal. empati yapmak lazım.

Ya arkadaş şu milletin sizene/sanane, özgürlük falan filan muhabbetinden de ben bıktım. Sanki soruyu soran kişi bunları yakalım mı? diye sormuş. Soru net: "bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?" Ben de bunları düşünüyorum işte. Bana garip geliyor, tuhaf geliyor, o geliyor, bu geliyor. Tutup ta sokakta oje süren türbanlıları arabaya atıp dağa kaldırıp yakmıyoruz herhalde. Kim ne giyiyorsa ne sürüyorsa sürsün. Ama komik ve saçma işte. Nokta.

@osurdum. evet bana saçma geliyor bu sorular. başka birisi şöyle sorsa da saçma gelir ve eleştiririm

"yaz geldi diye kadınlar şort giymeye başladı. normal mi bu? utanmıyorlar mı baldır bacak gezmeye? ne düşünüyorsunuz?"

gel de kızma şimdi.

benim kutsal saydığım dinimi oyuncak etmiyorsa isterse amuda kalkarak çıplak dolaşabilir. ben bişi demem kınamam saygı duyarım. bu da benim özgürlük anlayışım :)

@dafuq Baldır bacak gezen kişiyle ilgili başlık açarsan saçma. Aynı şekilde bu kapalılardan bıktık, her yerdeler gibi başlık açarsan da saçma. Ama burada bir ikilem bir karşıtlık söz konusu. Mesele oje de değil genel anlamda inançlı olan ve bunu dışarıya gösteren, saçının telini kapatarak kendini koruduğunu/ilgi çekmediğini iddia eden bir grubun tam tersi ilgi çekmek için şekilden şekile girmesi. İşte burada bir terslik, saçmalık ve komiklik var. Komik olan komiktir işte. Senin dediğin gibi isterse çıplak gezsin umrumda olmaz, ama bana komik geliyor. Özgürlüğüne karıştığımız falan yok merak etme.

(bkz: şort giyen türbanlı)

regl oluyordur onun icin oje surmustur. yoksa namaz kilan birinin oje surmesi pek pratik degil. gunde 5 kere abdest almak icin ojeyi temizleyeceksin, zor is.

o gün adetliyse namaz kılamaz zaten, bu durumda oje sürebilir. ha türbanlı olup namaz kılmayabilir isterse hep ojeli gezebilir. türbanlıları kusursuz, rahibe gibi göstermenin anlamı yok. onlar da günah işleyebilir, bazı gereklilikleri yerine getirip bazılarını getirmeyebilirler. bikinisinin üzerine türban takabilir mesela, allah ile onun arasındadır.
@earthsea, suyla yıkayınca veya tutup soyunca çıkan ojeler var.

böyle bir şey olmamalı bence. 2 günü 9 güne bağlayacaklarsa yuh yani. yatmayı en çok seven milletiz aq

3 gün izin eklenmez. Mümkün değil.

çok saçma olur eğer olursa.

her bayram aynı geyik. havadan haber.

2 günlük tatil için 3 iş günü bağlanmaz. imkansız.

yapacak olsalardı geçen bayram perşembe cumayı birleştirirlerdi.

çok saçma bir haber. laf olsun torba dolsun.

boşuna ümitlenmeyin.

tıklattırmak için anan baban öldü diye haber yapar bunlar.

Ecevit döneminde olsa 4 günü hatta 4.5 günü bile birleştirir tatil yaparlardı da bunlar yapmıyor maalesef.

Yaparlarsa intihar ederim. Bana her halukarda 4 gun olacak cunku.

adsl mi fiber mi ? birden fazla makinada denedin mi ? Sıkınının bilgisayarında olmadığından emin misin ? Başka modemle denedin mi ? Altyapıyı ttnet mi kontrol etti ?

evde 2 bilgisayar 2 telefon var. sonuç aynı.

16 mbit sınırsız adsl.

altyapıyı ttnet kontrol etti.

başka modemle denedim değişmedi.

Telefon kablosunda sıkıntı olmadığına eminsen ne yazık ki hız düşürmen gerekiyor. Süperonline adsl'de aynısı başımıza geldi, 8mbit'ten 3mbite kadar düşürdüler hızı anca stabil bir bağlantı elde edebildik.

Ama önceden bu hızda sıkıntısız çalışan internetin birden bu hale gelmesi aklıma sadece telefon kablosunda sıkıntı olabileceğini getiriyor. Siz gene de telefon hattınızın takıldığı panoyu tekrar kontrol ettirin.

geçen ay tarife değiştirdim, 16mbit'e çıkardım, eskiden daha düşüktü. bundan olabilir mi yani? ama 16 mbit'te 2-3 hafta normal kullandım, hiçbir sıkıntı olmadı. niyeyse geçen hafta böyle oldu.

sorun anlaşıldı "hattınız 16mbiti desteklemiyor" diyip hız düşürecekler ne yazık ki.

hocam son soru,

bağlantıyı 3'e, 5'e düşürürlerse tarife baki mi kalacak? yani ben keriz gibi 16 mbit parası mı ödeyeceğim? bir de taahhütlü geçmiştim o yeni tarifeye. benim göz seğirmeye başladı şimdiden.

Bizimki zaten "8mbite kadar" olduğu için hız düşürmelerine rağmen aynı parayı veriyoruz.

Sizin durum farklı üst pakete geçmişsiniz, alt yapı sıkıntısı yüzünden muhtemelen eski paketinize dönüş yapmanızı sağlarlar. ama ttnet bu, şerefsizlik yapacakları da tutabilir.

Evet keriz gibi 16mbit parasi verilecek ama hiz dusurulup stabil oldugu yerde sabitlenecek. Belki de stabil olacagi nokta 1mbittir yani..

interneti kullanamadığınız günlerin parasını iade ediyorlardı sanırım. bunu sorarsanız kontrol edip döneceklerdir.

Cık.

30 sene önce olsaydı evet.

Guzel.

Yok.

eh

bence güzel ya. (ne zaman erkek ayakkabısı sorulsa sadece ben beğeniyorum. iyi ki erkek olmamışım)

gideri var

yok.
pazardan al illa alcaksan

biraz daha canlı bi renk olsaydı üstü, güzel yazlık ayakkabı olurmuş. koyu da bağcık güzel gidermiş. bu haliyle cıks.

Bence güzel.

ı ıh

Annen kaç yaşında ? ve nasıl ilk bulaştı bu işlere yoğunlaştı ?
arkadaş çevresi mi değişti ?bir komşu mu önerdi o da uydu ?
geçmiş yıllarda benim annem de biraz abartmıştı sonra ona interneti öğrettim . bir notebook verip eline google ile tanıştırdım .
dedim ne ararsan onu bulursun.
sonra baktım herşeyin abartısından vazgeçmiş makul duzeyde okuyor inceliyor guruplar kurmuş tartışıyor.
sana da öneririm .

annem de benzeri.
samanyolu tv'deki beyazbaşörtülü anneanneler gibi. her şeye şefkat gösterip boynunu büken, her şey allahtandır diyen bir tip. ama daha fazlası sizdekinden. sürekli kuran okuyan, okutan, evde tv açınca "bu saçma sapan şeyleri açaçğınıza kuran açın deyip hacı kanalı açan, arapça konuşulan şeyleri kutsal gören, bizlere de baskı uygulayan biri. neyse ki ailemle beraber yaşamıyorum. -tatillerde bile evde fazla olmamamın sebebplerinden biri-


annemin sosyal bir hayatı yoktu. zaten ilçede yaşıyorduk. o sebeple her sabah mahalle camisineki mukabelelere ya da kuran kursuna giderdi. sanırım oralarda verilenler\öğretilenler bu hale getiriyor. anneniz de öyle yerlere, kuran kursuna, bir cemaate falan gitmiş miydi?

sizinki yine size fazla karışmıyor gibi. erasmus ve interrail yapmış, uzunca bir seyahattan sonra eve döndüğümün ertesi günü "gavur yerlere gideceğine mekke'ye medine'ye gideydin ya, imanın zayıflamış senin, inancın azalmaya başlamış. gözümde nokta kadar değerin yok" diyebildi bana.

pek cevabım yok ama duyuruyu takipteyim. anormal bir şeyler var gibime geliyor.

diyanet denilen kurumdan da, cemaatlerden kaçtığım kadar kaçıyorum açıkçası. mevlevi tarikatı o kurumlara göre çok daha iyi bir yer oalrak görüyorum nacizane fikrimce.

bu 'okuma günleri'ne falan gidiyor mu? bence komşularının/arkadaşlarının yönlendirmesi vardır mutlaka. o kişilerden uzaklaşmasını sağlamak çözim için başlangıç olabilir gibi. bir de bi eksiklik mi var hayatında? mutsuz mu? bişeyler istediği gibi gitmiyor mu? yani bundan medet ummasının sebebi ne? bir derdi ya da korkusu var bence. onu bulmanız lazım.

annem de uzun yıllar evvel benzer bir değişim geçirdi.

önceleri düz dinciyken sonra kuranın okuması/okutulması/tefsir ve arapçaya sardı. çeşitli evlere, cemaatimsi (ama daha ufak, kadınlardan oluşan) sosyal gruplara falan gitmeye başladı. televizyon izlemez, her söylenene inanmaz, araştırır, deli gibi okur, hayat için mücadele eder, çok aktif bir kadındır, arkadaş grubunun lideridir falan ama sonuçta ağır dinci ve muhafazakardır. neyse ki kuran derslerinin yanı sıra son birkaç yıldır ücretli arapça ders de veriyor artık, en azından ek gelir kapısı oldu.

yapacak bir şey mi var? ne yazık ki yok. ağır müslüman bir ebeveynle yaşamanın ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. artık yaşantımıza müdahale etmediği müddetçe dokunmuyoruz. o da alıştı artık zaten. öyle bir baskıda bulunmuyor. epey uzun sürse de hiçbir işe yaramadığını anladı. bir de hoca falan diyorlar artık. kişisel tatminini de yaşıyor. sonuçta herkes mutlu. umarım rayına girer sizin aile de. dinle ilgili bile olsa herhangi bir şeye kanalize olması lazım. yoksa sadece ibadet edeyim oturayım ev işi yapayım geri kalan ne varsa allaha bırakayım derse kafayı cozurtabilir.

yetişkin bir insan olduğuna göre annenizin kendi inandığı doğrular yönünde yaşaması bana yanlış gelmedi açıkçası.
ancak, kendini dine adamış olması her şeyi doğru anlayacağı anlamına gelmez tabi. bir arkadaşımın ailesi de büyük depremde kendilerini, çocuklarını evden çıkaracaklarına namaz kılıp dua etmeye başlamışlar. Rasyonel düşünceye ne kadar aykırı olduğu ortada ama dine de uygunluğundan şüpheliyim.
Çok üzerine gitmeyin ama bu gibi tehlikeli hareketlere karşı uyarın bence. olmazsa sözüne güveneceği bir hoca falan bulun bilemedim.

Hiçbir cemaate kuran kursuna falan gitmiyor. Parası olsa kesin giderdi ama bağış falan istiyorlarmis sürekli. Para veremeyenlerden pasta borek yapmasını istiyorlarmis. "Param yok, pasta börek yapmaya da halim yok" diyor. En azından hala biraz mantıklı olabiliyor diye seviniyorum.

Çok mutsuz olduğunu görebiliyorum. Bir kere zorla psikologa götürdüm. bir daha gitmedi. O kadar para vermek sacmalikmis. Nasil goturebilirim bilmiyorum.

Yakın bir tanıdığımızda yaşadık benzer durumu. Normal davransaydı karışmaman gerektiğini düşünürdüm ama bu son bayılma olayı sıkıntı gerçekten.

Bahsettiğim insanın annesi de psikolog yardımını para yüzünden istememişti çocuk üniversitelerin gönüllü yardımları vs gibi bir şey uydurmuştu ve para verdiklerini gizlemişti annesinden. Bilmiyorum ne kadar doğru olur ama böyle bir şey deneyebilirsin bunun için. Yardım almanız şart diye düşünüyorum çünkü bir süre sonra iyice zor ciddi bir boyuta varabiliyor bu durum.

öncelikle benim annem değişim yaşamadı zaten dindardı hala dindar biz hep namaz saatine -oruç zamanına göre ayarlarız onunla olan işimizi gücümüzü bu zor birşey değil insan annesine saygı duymalı hem. Çatıştığımız şeyler de olur ama genel olarak saygı içinde geçiniriz kendisi ilmihal de okur, kuran da okur, başka kitap da okur biz alırız bazen bazen o duyar ister ayşe kulin filan da mı okumz mesela annen? kadınlar sever genelde onun kitaplarını. ve en önemlisi benimki sürekli meşgul hep yoğun. ki benim annem ev hanımı ilkokul mezunu ama nerdeyse her evladıyla bi üniversite okudu annelerde heves/merak en önemli faktör :). bu kadının hiç mi bişeye hevesi yok? bir de anlaşılan bilmem ne ayı dediğine göre muhtemelen dini bilgilerini biraz zayıf yoksa o şevvaldir muhtemelen (ramazandan sonraki ay) bilmiyorsan öğrenecek yanlışı düzelteceksin, annen kıymetliyse tabi. aaa ben hoşlanmıyorum niye böle yapıyo yapmasın demekle olmaz. şu anki tarzınla sen direk dini eleştirmiş annene negatif yaklaşmış, zayıf inançlı oluyorsun kadın da seni dinlemez. ben süper müslüman değilim ama ailede benim kadar fıkıh ilmihal tecvid vs bilen yoktur :p kadın gelir sorar. hiç kafasını bulandırmaz illa bi cevap buluruz sorusuna.
annen 30 sene çalışmış, üniversite bitirmiş..anlamadım nasıl parası yok -emekli değil mi? nasıl sosyal ortamı yok? bizim ev hanımı hatunların 3er 5er günü var bunların bazısı kahvaltılı bazısı şehirdışı. bi sene dil kursuna gidiyor bi sene el işi kursuna gidiyor filan. bunlar çok para isteyen şeyler değil. belediyelerin bi sürü kursu var.
benim anladığım bu kadın yalnız, aktivitesi yok, parası yok yaş da biraz ilerleyince zaten dini faaliyet artar o iyice kendini bunlara vermiş. siz de iyice boş bırakmışsınız kadını...
bence eleştirmeden yaklaşmalısınız anne gel şunu yapalım demelisiniz baban demeli --bizimkiler 50 yaşına kadar başbaşa tatile gitmiş değillerdi son 5 yıldır gidiyorlar mutlular vb. Müslüman bir kadının ibadetini yapması son derece normal... Siz sadece takip edeceksiniz mantık dışı şeyler yapıyorsa, türbelerden tekkelerden medet umuyor başka herşeyi sallıyor hale geldiyse bilgi olarak sağlam temellere oturmasını sağlayacaksınız ve tekraren kusura bakmayın bu kadını bu kadar boş bırakmayacaktınız.

Youtube' dan Yaşar Nuri videoları açın ve bir şekilde onun da dinlemesini sağlayın, direkt siz yönlendirmeyin, bırakın o dinleyip ilgi duysun. Aynı şekilde onun kitaplarını da alıp hediye edebilirsiniz.

Yalnız (bkz: Carrie) filmi gibi olmuş, bu tür bir değişimi ne kadar erken yaparsanız o kadar iyi.

Değişimden kastım, gerçek Kur' an inancı ile o hurafelerin yazılı olduğu kitaplara inanç farkı.

+1 pozzecco tam bunu diyecektim, madem illa kendimi dini vereceğim diyor Yaşar Nuri Öztürk tipi laik müslüman olsun bari de beyni yanmasın iyice.

2-3 ay normal. sonrası sıkıntı.

ben 7 senedir hiç kalmadım, cuma işi bırakıp pazartesi başladım. öyle oldu hep.

6 ay işsiz kaldım. tazminat aldığım için o kadr dayanabildim. az daha uzasaydı sıkıntıydı.

4 ay

mayısta askerden döndüm eylülde iş başı yaptım. 8-12 ay arası normaldir.

İki buçuk senedir çalışmıyorum. İki tane üst üste yanlış iş yeri tercihi yapınca özel sektörden soğudum.

Yüksek lisans olmasa kafayı yerim herhalde. Zaten akademik olmayı düşünüyorum.

arayıp 7 ay aramadan yani sala sallaya 1 yıl işsiz kaldım. ama ben normal bir insan değilim, o yüzden 3 ay sınır.

askerden geldikten sonra 8 ay..
ilk iki üç ay iyiydi ama sonrası sıkıntı

2 hafta evde yatayım dedim kendi isteğimle gene zorla işe başlattıldım resmen.

o yüzden teorik olarak maksimum 1 hafta diyorum.

Dostum bugunlerde bir yakinim icin sartlari karsilaaybildigi 150 kadar is başvurusu yaptık fakat en çok 3 firma döndü. Ya piyasa kötü ya da sirketler yazdiklarindan daha fazla donanimli insan istiyor ki bulamadı.

bir sabah bir akşam. aç/tok fark etmiyor diye biliyorum.

ben kullandığımda günde 3 kez demişti doktor.

3 defa tok

İş güç derken yorgun düşmüş ve unutmuş olabilir... Bir yakını vefat etmiş, dolayısıyla açmak istememiş veya telefonunu evde bırakmış olabilir; akşam da sonra ararım düşüncesiyle ertelemiş ve unutmuş olabilir.

İlla kötü bir niyet aramayın, en azından kendisiyle görüşüp durumu öğrenene kadar... Biraz fazla büyütmüşe benziyorsunuz. Böyle şeyleri değil arkadaşlarınızı önemseyin.

@sku verdigin cevap gayet mantikli ama oteki taratan, 3 sefer de unutmaz ki insan. Ben dun ne yedigini hatirlamayan insanim ama arayan birine donmeyi kolay kolay unutmam. Hatta asla unutmam diyebilirim. Yine de son cumlene karsi cikamiyorum.

arayıp "niye geri aramıyosun lan göt?" de. arkadaşın değil mi? ya olum ciddi ciddi kafanızı böyle şeylere niye yoruyosunuz, hayatta hiç mi gerçek bir derdiniz yok? çok rahat adamlar mısınız anlamadım ki.

@delifaruk,

Bir seferinde bir arkadaşımla 1 hafta karşılıklı olarak aramalara rağmen yoğunluk ve unutkanlıktan dolayı konuşamamıştık. Yanlış hatırlamıyorsam 5-6 kere ikimiz de aradık ama kısmet olmadı... Ben de pimpirikli ve tezcanlı biriyim ama yoğun olduğum zamanlarda maalesef unutabiliyorum.

Hiç bir şey paylaşmazsan engellersin.

paylaşımlarını arkadaşından gizlersin.

isminin görünmesini niye istemiyorsun ki? ya nelerle uğraşıyorsunuz, neyse.

çözüm: paylaşım yapacağın zaman herkese açık değil özel yap. "şu kişilerle paylaşma" seçeneği var altta onu kullan.

1 hesabını heykle, o beğendikten kısa süre sonra beğenileri geri al
2 facebooku heykle, onun beğenilerinin satır fontunu beyaz yap, arka planla aynı olsun, öyle görünmez.

Paylastigin iceriklerde o arkadasin görmesin diye secebilirsin. Tabi bunu yapinca herkese acik paylasamiyorsun.

Facebook hesabını kapatıp, kariyer.net'ten iş bak kendine.

ya arkadaşını engelleyeceksin böylece sanırım geçmiş beğenileri de silinmiş olacak ya da böyle saçma sapan şeyleri takmayı bırakıp hayatına devam etmeye çalışacaksın

derdini de al s.git amk trollü.

Koyu gri ve siyah gibi renkler kirleri az gösterir.

Beyaz renk ve açık renkle kirleri çok gösterir.

Ben olsam hafif koyu yeşil/mavi ya da kavuniçi bir araba tercih ederdim. Hem üzerindeki kirleri fazla göstermez. hem canlı bir renkler.

Siyah tabi ki. Siyahtan güzel bir renk mi var arabaya yakışan?

Bazı modellere yakışan farklı renkler de var tabi.

D segmenti bir araca beyaz gayet güzel yakışır. Orta halli C segmentlilere de yakışabilir haliyle...

Güneş alma oranı yüksek bir ildeyseniz beyaz iyi tercihtir.
Acemiyseniz ve ufak tefek onarım görecekse aracınız beyaz iyi tercihtir.
Kirliliği az göstersin arabam diyorsanız beyaz iyi tercihtir.
vs...

siyah.

son yıllarda trafikteki arabaların %77.8i beyaz (küsüratlı verdim ki salladığım belli olmasın).

bu nedenle beyaz düşünmüyorum. kırmızı da almam. kahverengi de.

bayilerin lansman rengi dedikleri renkler oluyor. genelde siradisi, yollarda cok goremeyeceginiz ama bilgisayar oyunu oynarken arabayi boyayacaginiz renkler genelde. mesela cok acik mavi ya da asit yesili ya da turuncu ya da sari ya da benzeri bazi renkler. bu renkleri dusunmenizi oneririm.

beyaz ve gri dışında hepsi.

güneş yanığı derdi olmaması sebebiyle beyaz

Belli ki düşük segmentte bir araç alacaksınız, bir de beyaz alıp iyice şirket arabasına çevirmeyin.

Cizik ve gunes problemi icin beyaz.

siyah kiri göstermiyor diyen çok yanlış konuşuyor. beyaz daha az kir gösterir siyahtan. güneş konusunda da avantajı var. bir de her renk her arabaya yakışmaz ne alacaksınız onu da düşünmek laızm.

Siyah arac kir gostermez diyen adamin siyah arabaya sahip bir yakini oldugunu bile zannetmiyorum.

Aman siyah alma cok pisman olursun. Aracini her gun silmezsen les gibi dolasirsin ortalikta. En ufak kiri gosterir siyah arac. Agent down'un da dedigi gibi beyaz arac daha az kir gosterir. Yalniz beyaz arac merso, audi, bmw, volvo disindaki araclara pek gitmiyor model olarak. Yani vosvogende bile tam oturmuyor.

Biraz pasakli bir insansaniz kesinlikle gri-fume arac alin. Siyah araci ankarali arac manyaklarindan baska kimseye tavsiye etmem.

Gümüş gri veya beyaz tonları çok iyidir. Bunu aracınızı yağmurlu bir havada açık otoparka beyaz bir aracın yanına çekince ve de çizik vs. oluşunca daha iyi anlıyorsunuz. Benim için aracı yıkatmak problem değil, kimse de çizemez kapalı garajıma çekerim aracımı diyorsan istediğin rengi alabilirsin.

Aracım siyah, yeni araç almadım, ikinci elini araştırdım, özellikle beyaz ve gri baktım ama bulamayınca mecbur kalıp aldım. Bu arada siyah renk güneş altında daha çabuk matlaşıyor.

Moda değil de hazan mevsimi geldi, o yüzdendir

Yok yahu, her mevsim boyleler. Etraf civil civil, yine ayni.

öyle deme hocam sen sağlam güçlü kişilikli biri olabilirsin de insan karmaşık canlı. özellikle gün geçtikçe hayat tarzımız o kadar ama o kadar hızlı değişiyor ki zayıf bünyeler kaldıramıyor.

Ben maas bagliyo feys diye duydum

tuzu kurular anlamaz. bu işin modası da olmaz. insanları yaflamak kötüdür.

yoo değil.

gerçekten bunalımda olabilirler. bu arkadaşlara gaz vereceğim diye helak oldum. biriniz de demiyorsunuz ki belki rock kardeşimizin de biraz gaza, motivasyona ihtiyacı vardır :(

Yok arkadas, bu kadar insanin bunalim takilmak icin gercekten sebebi olduguna inanmiyorum.
@cecilia'nin dedigi olabilir ama:)

Not: Harika bir hayati yok bu basligi acanin.

belki hüzün seviyolardır? öyle hissetmekten memnunlardır? size ne lan. mutlu olmak mecburi mi?

kaldı ki dünyada mutsuz olunabilecek şey sayısı, mutlu edebilenlerden kat kat fazla.

mevcut düzende mutlu ve sağlıklı olmak çok zor. en mutlu görünen tanıdıklarım bile iki dakika sohbet edince "abi istanbul yoruyo beni" falan demeye başlıyor. çoğumuz sığır gibi yaşıyoruz, öyle de yaşamak zorundayız. gayet normal olması gereken spor, hede kursu, hödö aktivitesi gibi etkinlikleri biz yaşamın zorluklarından uzaklaşabilmek için yapıyoruz. ki çoğumuz onları da yapmıyoruz. yediği yemeğin fotoğrafını internete yükleyen, gece yürüyüş yapmaya çıkınca yürüdüğü yolun fotoğrafını falan çeken bi canlı artık insan.

bilmiyorum, bana hapisteyim gibi geliyor sürekli. özgür ruhlu falan da olmadığım için bunalıyorum, daralıyorum. ha diğer yandan bakarsan şükür elimiz ayağımız tutuyo, başımızı sokacak evimiz var falan ama insan bundan daha fazlasını ister ve bundan daha fazlasına ihtiyaç duyar. afrika'daki aç insanla istanbul'daki sığır insanın ihtiyaçları ve mutlulukları aynı şeylere bağlı değil sonuçta.

yakında hepimiz ölücez.

@zam sampiyonu domates
Tuzu kuru olanlardan degilim. Demek istedigim baska birsey.

tırnağı kırılan antidepresan alıyor artık neredeyse. saçma bir yönelim var insanlarda, evet. ancak "moda" diyerek geçilecek kadar basit bir konu da değil.

Bos kalinca facebook keyfim vardi, o da yok artik:) Bunalim reklami hertaraf.

john lee hooker +1

moda denmemeli. sosyal medya, online olaylar derken insanların aslında asosyalleşmesinin sonucu bence mevcut durum. aile, ve çevre olarak kötü durumda olanlar da bu durumda ne çok etkilenenler.

Sürekli bir koşturmaca içindeyiz. İster istemez; bulunduğumuz sosyal veya profesyonel ortamda en üst mertebeye çıkabilmek, arzu ettiğimiz ürünleri alabilmek, başarılı olabilmek ve daha bir sürü şey adına didinip duruyoruz. Bizlere çeşitli yollarla gösterilen/dayatılan hayat tarzları da cabası. Bir de Türkiye gibi bir ülke de yaşıyorsanız ve biraz da batı ülkelerindeki yaşam koşulları hakkında bilginiz varsa iyice sinir küpü oluyorsunuz.

Bunalım takılmak moda demeyelim de bunaltan bir sürü etmen var. Mutluluk nedir, var mıdır, mutlak mevcudiyeti mümkün müdür; bunlar hep ucu açık ve cevaplanamayacak sorular. Ama elimizdeki en somut gerçeklere bakacak olursak dünya olabildiğince acımasız ve bu sürümcemede insanlar birbirlerinin işlerini hiç de kolaylaştırmıyor, birbirimizin kurduyuz.

Bulunduğun ortamı bilemeyeceğim ama dikkat çekmek veya şekil olmak adına da yapıyor olabilir çevrendekiler. Sürekli karamsar bir modda takılan bir arkadaşımdan biliyorum.

ethernet kartı tanıtılmış durumda mı? donanımlardan bakabilirsin.

tanıtılmış durumdaydı ama her nedense devre dışı kalmış. etkinleştirdim düzeldi. teşekkürler.

satış danışmanları asgariye yakın bir şey alıyor, part time da onun yarısı falandır herhalde

Hangi sube

Saatlik 5 tl .

2 yil valistim .

Hangi magaza hngi bolum bu arada

istanbul bayrampaşa mağazası

En yakını Harem olmakla birlikte büyük firmaların çoğu kendi terminallerini kurdu ve Harem'e uğramıyorlar bile. Anadolu Yakası'ndaki terminallerinde inerseniz Kadıköy'e servis kesin vardır.

uyduruk yerel firmalar dışında otogar olayı bitti, firmanın kendi merkezine geldiğinizde kadıköy servisine binmeniz yeterli

Dudullu'da ineceksin orda servise binip artık nereye gidiyorsan en yakın yerde ineceksin.

Geldiğiniz firmanın Kadıköy'e servisi vardır...

kaçlık olduklarına bağlı, 5 paket arap kağıdı ve 126'lık extra slim kutu filtrelerdense, 3 paket filtre koyardım yanına.

ocb'nin sitesinden baktım. 120'lik filtre ve 100'lük kağıtlardan alabilirim mesela? buna göre bir tahmin yürütebilirsiniz.

Toplamda 4 tane yüzlük kâğıt ol garantili olsun. 120serden 3 tanede âlim filtre al

"Her istediğini yapan anne olmama" durumuna kendinizi çok kaptırmayın, böyle net çizgiler kötü. Sonuçta tablet istemiyo, oyuncak istemiyo. Keman kursuna devam etmek istiyo ve anlaşılan yeteneği de var.

kendi kendine pratik yapacağına dair söz alın, durumu açıklayın. bunun son şansı olduğunu güzelce izah edin ve bir şans daha verin.

Müzik diyorsun, sanat diyorsun, yetenek var diyorsun, hocası takdir ediyor diyorsun. 8 yaşındaki çocuk çalışıp çalışmaması gerektiğini nereden bilecek? hele ki çalışmasına gerek kalmadan konser verebiliyorsa! Oyuncak değil, cips kola değil yahu ders bu tabi ki gönder çocuğu devam etsin. 2 senede virtüöz olmayacak tabi ama bu yaşlarda eğitim alması bütün sinir sisteminin ona göre gelişmesini sağlayacak ve ileride sonradan başlayan yaşıtları tek tek sesleri, konumları matematiksel ezberlemeye çalışırken senin oğlan vücudunun bir uzvuymuş gibi hareket edecek.

özet: devam etsin, dersleri bile assa 2,3 sene devam etsin sonra sorumluluğu alır zaten.

istesin de keman dersine gitmek istesin, şımarıklık yapsın da sanat için yapsın, meblağ olarak sarsmıyor madem kesin gönderin bence

çocuk keman kursuna gitmek için ağlıyor ve siz ona tepki mi gösteriyorsunuz?

lütfen bunu yapmayın. güzel sanatlar öğrencısıyım sunu soyleyım çalısmak elbet onemlı ama istemek daha onemlı yeteneklıymıs zaten zamanla bir bağ kuracak hemen çalısmasını beklemeyın. 'sekiz' yasında bir çocuktan bahsediyoruz o pc oyunu oynamak, gezmek dolaşmak yerine keman çalmak istiyor kim 8 yasında ıster kı? aglar tutturur ozellıkle 1 yıl zaten yaptıgı bırseye.

her istediğini yapma olayı değil bu. gönderin sanattan zarar gelmez.

Ben ona güvenip, babannesinin " derslerine mani olur, çalgıcı mı yapacaksınız çocuğu ayol" vıdı vıdılarına rağmen yollamıştım valla :)

Neyse bir şans daha verelim. Çok istediğine kanaat getirdim.

gitmek istiyorsa ve maddi açıdan sizi zorlamıyorsa gönderin. yeteneğini "her istediğini yapan annelerden olmamak" için heba etmeyin.

Paran varsa ne kasıyorsun allasen? Sanki oyun konsolu istemiş de oynamamış gibi?

8 yasindan beri caliyorum. Keman dunyanin en zor enstrumanidir. Babam dukkandayken telefon acardi eve keman calistin mi bugun diye. Aksam hadi getir kemani dinleyelim derdi. Babama ozel hazirlanirdim. Herkes begenir ama babama hala begendiremedim. Keman calan her enstrumani rahatlikla kavrayabilir. Cok avantajlidir. Size tavsiyem babamın yaptigidir. Hic bir çocuk piyano ve gitar varken keman sevmez. Çevremden de biliyorum. Misafirler geldi mi konser verdirtin. Kurs konserleri çok motive edicidir

ya ne manyak anneler var, çocuk ağlıyor, hocası takdir ediyor sen parayı düşünüyorsun.

Arkadasimin kardeşi ilkokuldan sonra konservatuvar sinavini kazandı. Keman bölümünde eğitime cok da severek başladı. Ancak sonralari, Özellikle erginlik döneminde çok krizler yasandi. Komsular bile kapiya gelip "hic calmiyor/calismiyorsun sesini duymuyoruz" diyorlardı.
Anne perişan oldu bu saatten sonra normal okula da adapte olamaz, bu şekilde konservatuvar yuksek eğitimini de kazanamaz, diye..
Yaramaz kizimiz once universite duzeyinde egitime hak kazandi,badariyla mezun oldu.simdi bir senfoni orkestrasında baskeman.

Kisacasi yaşi küçük, ilgisinin kolayca dagilmasi normal. Sadece kendisine birakmadan, sıkmadan ve bogmadan siz de takip edin calismalarini. Teşvik edin. Komsu konserleri güzel fikirmis :)

hele ki butcenizi cok da zorlamiycak bir seyse mutlaka mutlaka yollayin. annem kucukken beni de kardesimi de zorla piyanoya yolladi, sevene kadar da zorladi. sonucta da cok sevdim, simdi iyi ki yollamis diyorum. hayatimdaki en guzel, en keyif verici seylerden biri. muzik aleti calabilme becerisi ve hayatinda muzik olmasi insana cok fazla sey katiyor emin olun. ilerde size tesekkur eder.

ustelik cok da yetenekliymis. keman hic calismadan kavramasi cok zor bir alet. derslere yollayin, evde de aksamlari pratik yapmasi icin zorlayin. o yasta cocugun biraz iteklemeye ihtiyac duymasi normal, ama yetenegini cope atmayin kesinlikle.

yahu her istediğini yapmak mı bu? çocuk bi şeyi öğrenip geliştirmek istiyo. oyun konsolu ya da ipad istemiyo. gönderin tabii ki. son cümlene çok kızdım ya. bence son cümledeki gibi bi anne olmamak daha iyi. gerçekten çok sinirlendim. neyse. gönderin çocuğu. ne güzel yetenekliymiş.

Yahu çocuk tablet dememiş, bilmemne oyunu dememiş, keman demiş ya. Ne kadar değerli bir şeyin içine giriyor daha bu yaşta bunun nasıl farkında olmazsınız? Tabii ki söz konusu sanat olduğu zaman her istediğini yapacaksınız maddi durum elverişliyse. Deneye deneye bulacak neyi sevdiğini. Belki yarın der ki ben keman sevmedim piyano denemek istiyorum, ya da gitar, ya da yüzme, ya da basketbol... Ki şu an istikrarlı görünüyor gayet.

@justinial; parayı düşündüğümden değil, çalışıp verim alamayacaksa gitmesin diye düşündüm sadece. Çalışmadan, emek vermeden ortaya bir şey konulamaz bence. Ama bir şeylerin farkına da varsın, önüne konan imkanın değerini bilsin. Beni annem dantel örüp satarak okuttu.

Para içinde yüzen bir aile de değiliz ki. Rasyonel olmakta fayda var. Etrafımda görüyorum, "ayy benim çocuğum dahii" sendromu yaşayan anneleri. Neyse ki ciddi olduğumu anladı. En azından evde günde 15 dakika pratik yapmaya gayret gösterirse devam edecek. Teklif var ısrar yok. Çabalamadan hiç bir şey olmuyor hayatta.

sanat konusunda çocuğu hiç bir zaman sıkıştırmayın. tekrarla değil istekle olacak bir şey onunkisi, canı istediğinde kendi çalar-döktürür. hocası bunu demişse eğer gerçekten yardımcı olun, belki virtüöz olamaz ilerde-bankacı olur ama annem yüzünden keman içimde kaldı demez. şu an yapmak istediklerime taş koyduğu için babama düşmanım, bu duruma düşmeyin.

Belki de pek fazla calismasina gerek yoktur? Yapmayacak olsa kursa devam etmek istemezdi. Yerinizde olsam gonderirdim kursa.

okurken inanamadım resmen. hocası yetenekli diyor ama siz sırf her istediğini yapan anne olmamak için göndermeyeyim diyorsunuz. şu an 20'li yaşlarındayım ve ailemin beni ben küçükken bir kursa göndermiş olmasını çok isterdim. sonuç olarak şu an bir hobisi, tutkusu olmayan düz bir insanım. çocuğunuzun bir tutkusu var ve buna ket vurmak istiyorsunuz. gerçekten inanamadım. yine evde pratik yapmayabilir ama onu kurstan almanızı gerektirecek tek şey istememesi olmalı. bu kadar gestapo olmayın.

balık yemiştim teknede çok güzeldi. bir de denize girersin. başka da bilmiyorum

ayrıntılı yazarsanız sevinirim arkadaşlar. hiç bilmiyorum. nerede denize girilir mesela? karı-koca gidicez.

nehirde tekne turu yapın.
ağva merkeze inmeniz gerekiyor sanırım bunun için.
yanınıza hırka eşofman altı falan da alın akşam için.

ayın elemanı olsun ama bunun yanında hayatında ne var ne yok kaybetsin. ailesini, parasını, köpeğini, sevdiğini, evini vs. gibi.

filmin sonunda patron gelsin ve desin ki "ben sana ayın elemanı olamazsın demedim, adam olamazsın dedim" desin.

ayın elemanı olduğu şirket milletin 3-5 aylık maaşlarını bile vermeden türkiyeden çekilsin.

ayın elemanı olamasın ama bu çabalarının sevimliliği sevdiği kızı etkilesin, aşkta kazansın.

O filmi çektiler 8 sene önce.

www.imdb.com

Ayın elemanı olsun, ertesi gün dünyaya meteor düşsün ve şirket yok olsun.

Şirket paralel diye basılsın, her şeyine el konsun. Adam duvardaki ayın elemanı tablosunu kolunun altına alıp sokakta boş boş gezerken vatandaşlar onu astronot sanıp ilgi göstersin, omuzlarda taşısın. Adam da o gururla şirketine el koyanlardan intikam almaya yemin etsin. Ordan da ikinci filmin geleceği anlaşılsın.

bir müşteriye yardım ederken bir yanlışlık yapsın, müşteri dişli çıksın işten kovulsun.

tam ayın elemanı olacağı gün şirket el değiştirsin, ayın elemanı uygulaması iptal edilsin.

Ayın elemanı olduğu için gururlansın
müşteriyi gereksiz yere ezsin
hizmet-iktidar-kibir vs

bu adam önceden obezmis ve cok zor kilo vermis buna ragmen fast food'cuda calısıyormus. müdür de ayın elemanı oldugu icin müşterileri eglendirmek adına 10 dakıkada 10 hamburger ye demiş.Bu adam yememekte ısrar etmis. ama müdüre de daha fazla hayır diyememiş. Hanburgerleri yemis. Bu da obezliğe tekrar dönmesinin baslangıcı olmuş.

ayın elemanı olduğu gün ekonomik daralma yüzünden işten çıkarılsın. ardından, hep yapmak istediği ancak; sahip olduğu iş yüzünden hep sekteye uğrattığı işe başvursun ve mülakata çağırılsın.

meğerse dandik bir işte çalışıyormuş ve ailesinden/kız arkadaşından gizliyormuş.
tam ayın elemanı olduu gün o kişiler dükkana geliyorlar, bu onlardan saklanırken çok komik şeyler yapıyor. (yeri geliyor masa altına saklanıyor, yeri geliyor salak bir palyaço maskesi gibi birşey giyip yüzünü saklıyor, sesini tanımasındalar diyedeiştiriyor.)
ama en son saniyede tam işleri bitmiş dükkandan çıkacaklarken ayın elemanı olarak fotoğrafını görüyorlar. işler sarpa sarıyor.

"yarın öğretmen olduğunda her gün aynı çift yırtık ayakkabıyla gelen öğrencin olursa, onun yüzüne bakabilecek misin? yüzün kızarmayacak mı?" bu konuda haklı olduğunu düşünüyorum. 30+ çift ayakkabım var, utandım ben.

5 galiba ne gerek var be o kadae ayakkabiya

Vay be. Bundan hoslanan elemanin mesaj atmasi sana nasil kapak oluyormus, bunu cozemedim.

terlik sayılıyo mu? :(

bir çift var benim, 2.5 yıldır giyiyorum. sonunda annem "wtf dude" dedi,, içi parçalanınca kendisi yeni bir tane almaya karar verdi. ama ne zaman bilmiyorum. ilgilenmiyorum. memnunum ben bu ayakkabıdan.

e alsın arkadaş sana ne? onun için saçma olan ama senin bütçe ayırdığın şeyler yok mu hiç?

berk olayı çok iticiymiş yalnız. sanırım ona çok sinirlendin sen ayakkabı olayının gerginliğini atamadın.

cevap olarak: 20 civarı.

bilmiyorum benim 20-30 yok -ama çok almışlığım var bütün ayakkabılarım kayboldu mesela bi ev taşıma hikayesinde :)
bu muhabbette soru hakketen kaç çift ayakkabımız olduğu mu? Allah size kolaylık versin.

Tüketim toplumu işte. Az bile demişsin. Ayrıca orospuluk ne alaka. Millet zevkinden orospu olmuyor.

Hesapliyorum==> 9-10 topuklu + 2 cizme + 1 bot + 1 tiger + 1 converse = 14-15 cift ayakkabim varmis. 1 tane de spor bi sey alicam bakalim yakin zamanda. 16 olur.

3 çift günlük
3 çift resmi/klasik ayakkabı
1 çift spor ayakkabısı
1 çift halı saha
1 çift bot
1 çift sadece bakkala giderken falan giydiğim eski ayakkabıyı da sayarsak

toplam 10.

Kac cift oldugunu inanin bilmiyorum, bazen 2-3 cift annemlerde unutup gittigimde 'aaa bu da mi varmis?' dedigim oluyor ama söylediğinizi düşününce ben de utandim sahsen. Oyle alışveriş manyağı da degilim ama nasil bu kadar birikmiş bilmiyorum.

Berk olayi da söylediği gibi cok abesmis. Ben olsam ben de iyi o zaman berke git derdim. O nasil tepki oyle yahu?

20 çift ayakkabı bir kadın için fazla değildir bu arada,3 çizme 3 keten ayakkabı 3 topuklu 3 sandalet 3 babet 3 bot zaten 20 etti, erkek gözüyle değerlendirmeyin.

bot, 2 yürüyüş, 1 halısaha, 1 basket, 2 klasik tarzda. klasik olanlar babamdan hacıladım lazım oldu diyerekten normalde öyle ayakkabım yok. 5 diyebiliriz yani.

ancak olay hakkında yorum yapmak istemiyorum, sadece merak ettim. ondan hoşlanan tip var, hoşlandığı belli, kafasına göre mesaj atabiliyor ve sevgilin sevindi?

bence bir kez daha düşün.

berk olayı saçmaymış ama eleştirinizi çok haklı bulduğumu söyleyemem. seksen9'a katılıyorum bu açıdan.

benim 25 falandır herhalde, annemle birlikte giyiyorum, bunlardan 10 tanesini falan 8 9 yıldır giyiyorum.

canımızın bir şeyi istemesi ya da çok beğenmemiz her zaman ihtiyacımız olduğu anlamına gelmez.

benim için de fazla tüketim israf fakat bunu sevdiğim birine açıklarken kullandığım kelimeleri seçerken özen gösteririm, daha uzlaşmacı kelimeler kullanmaya çalışırım

sadece iki çift.
bunların bir tanesi spor tarzda, diğeri ise bot.

6-7 çift falan. param olsa daha da çok olur beğendiğimi gördüğüm gibi alırım.
şimdi mesele ayakkabı meselesi değil esasen, biri teknoloji manyağıdır senede bi telefon değiştirir biri de ayakkabı. imkanı varsa alır. o kadar alakasız şeylere çarçur ediyoruz ki parayı. ama etmesek de kazan ama istediğini alıp kendini kısa süreli de olsa mutlu hissedemedikten sonra ne anlamı var. imkanları zorluyorsa orada bi sıkıntı var demektir. ihtiyacı olmadığı şeyler için borca girmek gibi mesela.

berk olayına bişey diyemicemm mevzuyu anlayamadım orda.

2 cift spor ayakkabi
2 " bot
1 " terlik

erkeğim. üç çift ayakkabım var. bir de yılda üç kere falan giydiğim botlarım var. eşimin 40 çift falan vardır. hastalık bu, kendisi de kabul ediyor.

2 bot
1 sandalet
2 topuklu
1 bootie
2 spor
1 Babet
1 günlük
Bunlari sık giyiyorum. Birkaç tane daha var ama onları nadiren giydiğim için saymadim. Ayağıma uyan, vurmayan nadir ayakkabı olduğu için bulduğumda alırım. Nasılsa bir gün ihtiyacım olacak ama o zaman bulamayacağım.